1 Eylül 2022 Perşembe

(Şehbenderzâde Filibeli Ahmed Hilmi; Tarih-i İslam, s. 535-536)

 “Türkler gayet mükemmel namaz kılan bir kavimdir. Fakat onların ibadetlerinde kelimenin yüce manasıyla çok din aranmamalıdır… Türklerde namaz günlük vazifelerdendir. Kendiliğinden anlaşılır ki, bu vazife elbise giymek, işini yapmak, yemek yemek ve uyumak vazifeleri gibi yerine getirilir. Eskiden beri alışılmış bir adet takip edilir. Ne halde bulunulursa bulunsun ve hal ne kadar elverişsiz olursa olsun namaz kılınır. Bir şahıs az nâzik bir hikâye anlatır. O sırada müezzin ezan okumaya başlar. Hikâye anlatan hikâyeyi keser, namazını kılar, sonra hikâyesine kaldığı yerden devam eder… Bir tâcir yalan söyler, aldatır, sonra namaz kılar, sonra yalan söylemeye ve insanları kandırmaya devam eder… Bir paşa vahşice bazı zulümler veya cinayet için emirler vermekle meşguldür; ezan okunduğunu işitir, gayet huzurla seccadesini yayar, sakalını sıvazlar, rahat olduğu kadar muhteşem bir sima ile namazına başlar. Namaz kılındıktan sonra zâlimâne tâlimatını vermeye devam eder. Çünkü namazı ile vicdanının hiçbir alâkası yoktur ve hiç kimse bunda hayret edilecek bir şey görmez, hiç kimse bundan arlanmaz, herkes kılınması gereken zamanlarda namazını kılar ve bununla her şey olmuş bitmiş olur…” 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

 https://www.youtube.com/watch?v=vdHp4bhZ8Y8